İTÜ24 Muhammed Şahin Röportajı: "Ben Yöneticilik Değil, Liderlik Yapıyorum"

Türkiye'de bir çok üniversitede yapılacak olan 14 15 16 Hazirandaki Rektörlük seçimlerinde üniversitemiz de yeni rektörünü seçecek. Biz de İTÜ24 Ekibi olarak İTÜ Rektörü Muhammed Şahin'le hem rektörlük yaptığı dönem hem de gelecek dönem hakkında bir röportaj yaptık.

Röportaj: Gökçe Sezgin , Onur Güzel , İbrahim Gezmiş
Çözümleme: Zeynep Dikici


-İTÜ'nün sizin döneminizdeki son 4 yılına baktığımızda, bahsedilen İTÜ'nün başarıların temelini ne oluşturuyor?

Bütün bu başarıların temelinde, hem üniversite mensuplarıyla hem öğrencilerle hem de mezunlarla oluşturulan barış ve huzur ortamı vardır. Tüm bu başarılar bu barış ve huzur ortamında elde edildi. Bunlar olmasaydı, yalnızca İTÜ’yü ilgilendiren değil tüm Türkiye’nin kaderini değiştirecek projeler geliştirilemezdi.

-Peki İTÜ için bu dönemdeki en büyük atılım neydi sizce?

İTÜ’nün projeleri ülkemizi bilim ve teknoloji alanında 2023 hedeflerine ulaştıracak projelerdir. Bu projelerde tüm paydaşların destekleri önemliydi. Öğretim elemanları, mezunlar, öğrenciler bu projeleri hep birlikte başarıyla gerçekleştirmemizi sağladı. Hangi projeler önemli derseniz, birbirinden ayıramam. Bir çok projenin eşzamanlı olarak başlatılması gerekiyordu. Eğitim ve öğretim birbirinden kopuk faaliyetler değildir. Araştırma geliştirme faaliyetleri ise hem öğrencilerimizin hem de akademisyenlerimizin yaşam kalitesini yükseltecek projelerdir. Eğitim ve araştırma çalışmaları birlikte ilerledi. Bunlar ancak birbirine paralel olursa başarıya ulaşılır. 23 mühendislik programıyla dünyada en çok mühendislik programı ABET akreditasyonu alan üniversite olduk. Bu, üniversitemizi ve ülkemizi dışarıda çok farklı yerlere taşıdı ve taşımaya devam edecek. Ayrıca diğer üniversiteler için de bir nevi lokomotif oldu.

-Bu dönemde uluslararası alanda ne kadar yol aldı İTÜ?

İTÜ sadece Türkiye’de lider bir üniversite değil, bir dünya üniversitedir. Bunun temellerini bu dönem fazlasıyla attık. 2009 yılında Avrupa Teknik ve Araştırma Üniversiteleri Birliği’nin Yönetim Kurulu’na Türkiye’den seçilen ilk rektörüm. 2012 yılında da 4 kişilik Yürütme Kuruluna seçilen ilk rektör oldum. 2009’da adaydım lakin Yürütme Kurulu için aday olmamıştım ancak bana aday olmam yönünde teklif gelince ülkemi ve üniversitemi daha üst karar organlarında temsil edebilmek adına aday oldum ve seçildim. Yürütme Kurulu’nda, Avrupa’daki Teknik üniversiteleri şekillendirmek, onlara yol haritası hazırlamak için AB’ye raporlar hazırlıyoruz.

Geçen sene yine bir başka etkinlikte, ABD’deki Dünya Rektörler Kongresi'nde Türkiye’den konuşmacı olarak bulunan tek rektördüm. İki ay önce ABD’den yine bir başka davetiye aldık. G8 ülkelerine dünya yüksek öğrenimiyle ilgili rapor sunmak için tüm dünyadan 100 rektör davet edildi. Oraya davet edilenlerden biri de İstanbul Teknik Üniversitesi oldu. Orada 23 bölümü birden akredite olan İTÜ’ye gösterilen ilgi hem Üniversitemiz hem ülkemiz adına gurur vericiydi.

-Bunca organizasyona yetişirken İTÜ içerisinde de her öğrencinin en ufak sorununa kadar ilgileniyorsunuz. Bu enerjiyi, bu zamanı nereden buluyorsunuz?

Enerjimi sizlerden alıyorum. Öğrencilerimizden, çalışanlarımızdan, öğretim üyelerimizden, mezunlarımızdan. Güçlü bir ekibimiz ve genç bir kadromuz var. Deneyimli hocalarımız da tecrübeleriyle destek oluyorlar bize. Mezunlarla ilişkilerimiz çok iyi, çok iyi bir işbirliğimiz var. Mezunlar derneğimizin yaş ortalaması kırkın altında. Genç ve dinamik bir kadrosu var. Bu ekibin içinde ben yöneticilik değil liderlik yapıyorum. Böyle olunca zamanımın çoğunu İTÜ Ailesi’nin fertlerine ayırabiliyorum.

-Mezunlarımızdan ve mezunlarımızla olan ilişkilerden bahsetmek gerekirse neler değişti son dönemde?

Dernekler ve vakıflar arasında istediğimiz düzeyde bir birliktelik yoktu. İyi niyetle hepsini tek çatı altında toplamak için önceki dönemde mezunlar konseyi oluşturulmuştu. Biz geldiğimizde ön yargısız yaklaşımımız sayesinde hepsi aynı amaç için birleşti. Artık derneklerimizin tek amacı var: Üniversite yönetiminin belirlediği misyon ve vizyon doğrultusunda yapılması gerekenleri yapmak. Herkes İTÜ’ye nasıl daha faydalı olabiliriz diye düşünüyor. Mezunlar derneğimize tüm illerde ilk önce temsilcilikler oluşturulmasını önerdim. Şimdiden 40'ın üzerinde ilde temsilciler seçildi. Daha örgütlü olmamız gerekiyor. Bu, daha çok proje üretmemizi, Türkiye’ye daha fazla katkı sağlamamızı sağlayacaktır. Mezunlarımız son dönemde çok önemli projelere imza attilar. Mezunlar Meydanı bence bu projelerin en önemlisi. Özellikle Anadolu’dan gelen öğrencilerimizin yurt ihtiyacını karşılamak üzere başlatılan projede mezunlarımız Mustafa İnan Kütüphanesi önünde isimlerinin yazacağı taşlardan 1000 TL karşılığında satın alarak yurt yapımına katkıda bulundu. Yurdun ilk etabı için projeler tamamlandı. Amacımız mezunların katkısıyla daha çok öğrencinin barınma sorununu çözmektir. Bunun dışında üniversite birinci sınıf öğrencileri için başlatılan Mentorluk Sistemi, 1773 İTÜ Satış Mekanı, Girişimcilik dersleri gibi pek çok proje başarıyla sürüyor.

-2016 İTÜ'sünden bahsedersek, nasıl bir İTÜ bizi bekliyor?

Çalışmalarımızı yine üç ana eksende yoğunlaştıracağız. Ar-ge, eğitim-öğretim, yaşam ve çevre. Eğitim öğretimde aslında çok büyük reformlar yaptık bu dönemde. Özellikle lisans düzeyinde önümüzdeki dönemde büyük bir reforma ihtiyaç kalmadı. Lisansüstü eğitimdeki Ar-ge kültürümüz üniversite olarak çok kuvvetli. Dünyada son bir kaç yıldır konuşulan konu, ar-ge kültürünün lisans düzeyindeki öğrencilere de kazandırılması. Derslerin içeriği bu isteğe uygun olacak biçimde yeniden hazırlansın. Öğrenci en geç ikinci sınıftan itibaren bu ar-ge kültürünü almaya başlasın, projelerin içinde olsun, kendi projelerini oluştursun. Aslında biz bunu öğrenci ve öğretim üyelerinin talepleri doğrultusunda İTÜ’de yapıyoruz. Ancak bunu daha da geliştirerek genele yayacağız. Öğrenci projeleri için geçen sene 1.45 milyon TL harcadık. Öğrencilere destek verilince muhteşem sonuçlar alınıyor. Bunu daha da tabana yaymamız gerekiyor. 18 bin lisans öğrencisi var, bitirme projeleri var. Bu bitirme projeleri bazı bölümlerimizde olduğu gibi ürün odaklı olmalı. Projelerin sonuç raporları rafta kalmamalı. Baştan sona kadar öğrenciler projelerin içinde olmalı, proje üretmeli.

-Teknokentler çok konuşulan, çok tartışılan konuların başında geliyor. İTÜ'nün geleceğinde payı ne olacak bu teknokentlerin?

Teknokentlerimiz büyüyor. 2008 yılında 25.000 m2 yerimiz vardı, bu yaz 105.000 m2 olacak, önümüzdeki yaz 165.000 m2, 2015 hedefimiz ise 250.000 m2 ar-ge alanına sahip olmak. Bu şu demek: Şu anda Ayazağa kampüsündeki fakültelerimizin sahip olduğu toplam alan 220.000 m2, Maslak’tan ikinci bir Maslak yaratmak! Bu bölgeye istesek de akademik alan oluşturamayız, buralar teknokent arazisi olarak belirlenmiş yerler zaten. Teknokentler üniversitenin alanını işgal eden alanlar değil. Amaç Türkiye’nin dış ticaret açığını kapatacak yeni teknolojik ürünler ortaya koymak. Dış ticaret açığını bizim gibi üniversiteler kapatacak. Teknokentler neden üniversitelerde oluşturuluyor? Öğretim elemanları, öğrenciler, laboratuvarlar hepsi burada. Devlet şunu diyor, ben size bu altyapı oluşturdum, insanlarımızın vergileriyle oluşturuldu, en iyi öğrenciler sizde en iyi hocalar sizlerde o zaman bunun sorumluluğunu da size veriyoruz. Biz de teknokentler ile ülkemizin kalkınmasında önemli rol oynayacak ar-ge projelerine imza atıyoruz. -Teknokent'lerin bilim üretmediği, sadece vergi muafiyeti nedeniyle üniversiteye faydası olmadan çalıştıklarına yönelik eleştiriler var. Ne diyorsunuz bunlar için? Biz her ay form veriyoruz şirketlere. Bu geçen zamanda neler ürettiniz, kaç patent ürettiniz diye. Bu ay kaç saat öğrenci çalıştırdınız, kaç saat hocalarla birlikte çalıştınız diye soruyoruz. Cumhurbaşkanlığı da bunları denetliyor. Elde edilen verileri Bilim-Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na yolluyoruz. Şirketler bu sonuçlara göre belli puanın altına düştüklerinde Teknokentten çıkartılıyorlar. 2009’da yayınlanan rapora göre İTÜ Teknokent Türkiye’deki teknokentlerde üretilen patentlerin yüzde 47’sını üretti. 4 yıl önce İstanbul’da bir tek İTÜ Arı Teknokent vardı, şu an her üniversitede var veya kuruluyor. Teknokentlere düşmanlık etmek ülkemizin geleceğine düşmanlık etmektir.

-Gelecek dönemde öğretim elemanlarına, öğrencilere destek anlamında neler katacak Teknokentler?

Öğretim üyelerine yayın teşvikleri veriyoruz, onları yurt dışına gönderiyoruz asistanlar da dahil. Öğrencilerin kamu kaynağından ödeyemediğimiz harcamaları oluyor, bunları hep Teknokent bütçesinden karşılıyoruz. Bizim şu anda 25.000 m2 alanda 84 şirketimiz var, 130 hoca danışmanlık yapıyor, 150’nin üstünde öğrenci part time çalışıyor. Karma bir Teknokent bizimki ama genel olarak bilişim ağırlıklı. Şimdi sektörleri ayırıyoruz yeni teknokent projelerinde. Enerji, havacılık- uzay, otomotiv, tasarım, deniz teknokentleri üzerinde çalışıyoruz. Böylece farklı sektörlerde de önemli ar-ge projeleri ortaya koyabileceğiz.

Teknokent elde ettiği geliri öğretim üyelerine 2014 yılından itibaren doğrudan destek olarak dağıtmaya başlayacak. Bu konuda yardımcı doçentler ve asistanlar arasındaki farkın yüksekliği eleştiriliyor ama bu bir nevi teşvik; asistanların bu üniversitede öğretim üyesi olabilmeleri için daha çok yayın yapmaları sağlanmış oluyor. Daha çok yayın yapsın ki o bölüme yardımcı doçent olabilsin. Biz çalışana destek veriyoruz. Bunu bir motivasyon olarak düşünebiliriz.

-Hocam İTÜ'de herkes biliyor ki size bir sorunu olan herkes rahatlıkla ulaşabiliyor. Öğrencilerin bu kadar ön planda olmasını eleştirenler bile oluyor. Ne diyorsunuz buna?

Türkiye’nin en iyi öğrencileri İTÜ’de, bizden sonra bu ülkeyi sizler yöneteceksiniz. Benim torunumun, çocuğumun geleceği sizlerin ellerinde şekillenecek. Sizler ne kadar özgüvenle mezun olursanız, geleceğimiz o kadar parlak olur. Bir öğrencim bana geçenlerde sosyal medya aracılığıyla mesaj atmış:“Hocam bize çok fazla değer veriyorsunuz, kendimizi çok değerli hissetmeye başladık.” Ben de o öğrencime cevap verdim: “Eğer böyle düşünüyorsanız amacımıza ulaşmışız demektir.” Sizler bilgi bakımından eksik değilsiniz. Eğitimde bir sıkıntı yok, sadece özgüvende eksiklik vardı. Bizim sağlamaya çalıştığımız size bu özgüveni kazandırmak. Ben bu yüzden tüm vaktimi sizlerle geçirmeye çalışıyorum.

Dünyada rekabet çok fazla. Güçlü olan zeki olan ayakta kalıyor. Biz yalnızca ayakta kalmak değil değişimi yönetmek istiyoruz. Değişime ayak uyduran mezunlar istemiyorum ben, değişimi yönetmelerini istiyorum. Başkaları bizim yolumuzdan ilerlesin. Türkiye’de böyle kurumlara, gençlere ihtiyaç var. Biz bunu büyük ölçüde başardık.

-Uluslararası kuruluşların üniversite sıralamaları var. Bu sıralamalarda neyi baz almalıyız?

Bölümler düzeyindeki sıralamalar dikkate alınmalı. 2011 yılında QS şirketinin yaptığı mühendislik bölümleri sıralamasında, ilk 200’e bölümlerini sokan tek Türk üniversitesi İTÜ oldu. Önümüzdeki dönem için mühendislik alanındaki sıralamalarda ilk 100 hedefimiz var. Bizim en güçlü olduğumuz alanlar, makalelerimize yapılan atıflar, doktora mezunlarının sayısı, ar-ge bütçemiz, ürün odaklı projelerimiz ve mezunlarımızın iş bulma oranı.

-Hocam %100 İngilizce programlar ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Gelecek dönemde aynen bu şekilde mi kalacak yoksa değişiklikler olacak mı?

Böyle kalacak. İsteyen %30 İngilizce, isteyen %100 İngilizce programları tercih edebilir. Her ikisinde de aynı düzeyde İngilizce eğitim veriliyor. 2011 yılında LYS taban sıralamalarında inanılmaz bir yükseliş oldu. Okulumuzun puanları yükseldikçe öğrencilerimiz, mezunlarımız ve mensuplarımızın üniversiteye olan aidiyet duyguları daha da artıyor. Kendi çocuklarını ingilizce eğitim veren özel okullara göndermek için yarışanlar İTÜ'deki ingilizce eğitimi eleştiriyorlar. Kendi çocuklarına reva görmediklerini neden İTÜ'ye gelen Türkiye'nin en başarılı öğrencilerine reva görüyorlar anlamak mümkün değil. İngilice eğitim konusunda yeni bir tartışma yapmak hem bu üniversiteye hem bu ülkeye ihanettir.

-Dünya'daki araştırma üniversitesi örneklerine bakıldığında lisans eğitiminden çok yüksek lisans eğitimlerinin ön plana çıktığını görüyoruz. İTÜ de bir araştırma üniversitesi olarak bu yolda ne adımlar atacak?

Lisans kontenjanlarımızı arttırmadan koruyoruz bir süredir ancak lisans kontenjanının düşmesi gerekiyor ki yüksek lisans kapasitesini arttırabilelim. Mevcut durumda yüksek lisans kontenjanımızı arttırmamız imkansız, çünkü akademisyenlerimizin yükü çok fazla. Yeni YÖK yasası ile bize istediğimiz gibi araştırma üniversitesi statüsü verilirse, o zaman biz lisans kontenjanını azaltıp yüksek lisansa daha fazla kontenjan ayırıp ülkeye bilim ve teknolojide daha fazla katkı verebiliriz.

-2102-2016 programınızda 'Nobel Ödüllü Türk Bilim Adamı' projesinden bahsediyorsunuz. Bu çok ilgi çekici bir hedef. Nasıl olacak sizce mümkün mü?

Hedeflerimiz büyük, 10 sene önce biri dese sıfırdan yerli helikopter yapacağız, herkes gülerdi. Bugün ise Arıkopterimiz uçmak için gün sayıyor. Nobel ödüllü bilim insanı yetiştirmek bizim hedefimiz. Lisans öğrencileri ile başlayacağız. İlk yıl yüksek puanla giren öğrencilerin not ortalamalarını da göz önüne alarak, onlara normal eğitim öğretim dışında ileri düzey havuz dersleri vereceğiz. Bu isteğe bağlı olacak. Yurt dışında araştırma kamplarına göndereceğiz onları ve bilim insanı olarak yetiştireceğiz bu öğrencileri. Bu uzun vadeli bir proje tabii. Bu kişilerin hayat boyu desteklenmesini Vakıf yoluyla sağlamayı planlıyoruz.

-Gerçekten yüksek standartta yaşanabilir bir yerleşkeye kavuşabilecek miyiz bu dönemde? Kötü gözüken binalar ve peyzaj eksikliklerimizin giderilmesi için neler yapılacak?

“İTÜ Ayazağa Yerleşkesi Sınırlı Kentsel Tasarım ve Mimari Fikir Projesi Yarışması” adında Kampüs Fikir Yarışması başlattık. Mimarlık bölümü ağırlıklı olmak üzere 20’den fazla proje grubu bu yarışma için çalışıyor. Kampüsteki eski binaları yıkıp yerlerine yenilerinin yapılması bu fikir yarışmasıyla şekillenecek. Ayrıca şehir kampüslerimizdeki tarihi binalarımızın restore edilmesi gerekiyor. Bununla birlikte öğrenci projelerimiz için de bir proje binası yapılması gerekiyor.

-Yabancı Diller Yüksekokulu'nun Ayazağa Yerleşkesi'ne gelmesi gibi bir düşünce vardı. Vazgeçildi mi projeden?

Hazırlık binası Maçka’da kalacak. Mevcut bina yetmiyor o yüzden Maçka’da YDYO’ya ayrı bir bina yapılacak. Şu an YDYO olarak kullanılan binaya ise konservatuar geçecek. İşletme Fakültesi’ne sonradan yapılan binanın da yıkılıp yenisi yapılacak. Şehir kampüsleri çok değerli yerlerde. O arazilerimizle ilgilenen çok sayıda şirket var. Bizim bu yerleri boş bırakmamamız gerekiyor. Hepsini Ayazağa’ya taşırsak birileri oraları elimizden almak için uğraşır. Buna geçmişte izin vermedik, gelecekte de vermeyeceğiz. Önümüzdeki dönemle ilgili hedeflerimizden biri de Florya kampüsünü değerlendirmek. Florya için bir Teknokent düşünüyoruz.

-Armutlu ve Reşitpaşa arazileri her dönem İTÜ'nün gündeminde olmuştur. Genelde bu konularda pek ilerleme kaydedilemiyor. Bu arazilerle ilgili bir gelişme olacak mı?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile gecekondu bölgelerinde (Armutlu ve Reşitpaşa) kentsel dönüşüm kapsamında projeler geliştiriyoruz. İstanbul’da bir deprem olduğunda o bölgelerde yaşayan insanların zarar görmemesini sağlamak bizim için çok önemli. Öncelikli hedefimiz tabii ki insanları mağdur etmeden projeyi yürütmek. STK’lar, üniversitemiz ve bakanlık bu dönüşüm için ortaklaşa çalışıyor. Kimseyi mağdur etmeden, insanları güvenli yerlere kavuşturarak oradaki sorunu çözmeyi hedefliyoruz.

-Öğrenci yurtları ve lojman ihtiyacı devam ediyor İTÜ'nün. Bu ihtiyaçlar ne kadar sürede kapatılabilir?

Yurtlar biz göreve geldiğimizde 3.000 kişi kapasiteliydi, şu an yurtlarımız 4.000 kişilik. Önümüzdeki dönem hedefimiz 6.000. Yaptığımız araştırmalara göre 6.000 bizim için yeterli olacaktır ama lojmanları da arttırmamız gerekiyor. Özellikle genç araştırmacılarımız asistanlar, yardımcı doçentler, genç doçentler, genç profesörlerin lojman sorunu var. Araştırma görevlilerinin kampüs içinde bir evleri olmalı. Her gün yollarda, servislerde vakitlerini harcamasınlar. Kampüs içinde olup araştırma-geliştirmeye daha fazla vakit harcasalar daha faydalı olur.

-İTÜ'ye İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi geliyor diye haber yapmıştık daha önce. Bu fakülte ne zaman kurulacak? Yeri neresi olacak?

Maslak’ta olacak, yeni bir binası olacak. YÖK'e başvuru yapıldı cevap bekleniyor yeni fakülte için. Tam olarak yeri de yine daha önce bahsettiğimiz yarışmaya göre belirlenecek. Haziran’dan sonra öğretim üyelerimizi 3 grup halinde kampa götüreceğiz. Çalıştay yapıp İTÜ’nün geleceğini, bölümlerini ve uluslararası konjonktürü değerlendireceğiz. Bölümlerin ne yapması gerekiyor, fakültelerin ne yapması gerekiyor, hangi alanları açmamız gerekiyor, hangi bölümlere eğilmemiz gerekiyor, önümüzdeki dönemi hep birlikte planlayacağız.

Bu esnada bulunduğumuz masanın yan tarafında Mimar Sinan Üniversitesi eski rektörlerinden bir hocamız sohbetimize katıldı. Dışarıdan bir bakışlka İTÜ'de Muhammed Şahin dönemini sorduk: İTÜ'nün Muhammed Şahin döneminden sonra çokça başarılar kazandığını kendi oğlunun bile bu yüzden İTÜ’yü tercih ettiğini belirtti ve "hocamızın çok genç ve öğrencileriyle iç içe olması beni çok mutlu etti" dedi. İletişim: admin@itu24.com
İTÜ Model Uydu Takımı Uyarı'dan Dünya Birinciliği İTÜ Rektör Yardımcısı Londra Olimpiyatlarında Meşale Taşıyacak 12 İsimden Biri Oldu

İTÜ'de kulüp skandalı

İTÜ’nün Duayen Hocalarından Prof. Dr. M. Cengiz Dökmeci Hayatını Kaybetti

İTÜ'den uluslararası arenada çifte başarı

Ara tatilde sanat molası: İstanbul’un kaçırılmaması gereken sergileri

arıSanat: 16-24 Kasım