Anlam veremezsin bazen, kimse de vermeni beklemez ki;
herkes kendi derdine..
Ama sen bu hafta sonunu, mümkünse Pazar gününü bana ayır.
Bir parka gidelim, izin ver ben seçeyim. Parkın ortasındaki banka otur. Ama oturmadan önce boş olmasına dikkat et zihninin, beraber düşünelim her şeyi; her şeyin en başından..
Çocukların sesleri sakinliğini bozmasın, onları hayatındaki ufak detaylar olarak düşün sadece.
Unutmadan; sessiz ol ki, yan bankta uyuyan şarapçı adamı uyandırmayalım: o da bizim bir parçamız olacak biraz sonra. Açlıktan bir deri bir kemik kalan köpeğe de aldırış etme, sadece gözlerinin içine bakacaktır beraber geçireceğimiz zaman boyunca..
Aslında sen gelmeden önce aksakallı bir dedeyle sohbet ettik burada, bir şeyler atıştırdık; bir simidi paylaştık. Karnım doysun diye büyük dilimi bana verdi. Karnım umutlarla doldu.
“peki şimdi ne yapıcam” dedim;
“yarını bekle” dedi..
‘ne de olsa yarın yeni bir umut, değil mi?’
Kuşlar neden ötmüyor bugün sankii!
Biliyor musun, aksakallı dede giderken, bir kar tanesi düştü; süzülürken düşünür gibiydi.. Tek başınaydı. Kaşları çatık, gözleri hafif kısık, suratında garip bir ifade vardı. Dikkatimi çekti, birkaç dakika izledim süzülüşünü, evet birkaç dakika. Tam şuraya düştü ve gözden kayboldu damla damla..
Şimdi ben de ‘ufak’ bir nokta atıyorum tam dokunduğu yere, sessiz sedasız.
Kimse görmesin diye değil de, görmezden gelene kolaylık olsun diye..
Akşama kadar beraberiz bugün, kimseye söz vermemişsindir umarım. Sadece ikimiz, baş başa, gözlerimizin içine bakarak konuşacağız..
Gözler; her şeyi anlatmaya yeter aslında. Rengi değil, duruşu önemlidir. Gözlerimizle ağlayacağız, ve onlarla tebessüm edeceğiz bugün.
Tanıştırmayı unuttum, kusura bakma; “bu benim kalbim..”
Memnun kalırsım umarım..
Hava biraz soğuk, üşümüyorsun dimi? Belki bu çay içini biraz ısıtır; kaç şeker?
Az önce önümüzden geçeni hatırladın mı? İlkokuldaki sıra arkadaşın, unutmuş seni ya da görmezden geldi belki. Küçücük iki elin vardı o zamanlar. Hatırlıyorum da, nasıl da pembeydi hayat. Baktığın her yerde, gördüğün herkeste bir tebessüm vardı. Arada somurtsalar da, elinden oyuncağını alsalar da, hep güzel şeyler kaldı aklında değil mi!
ne güzel..
Piyangocu amca geldi yine; “ya çıkarsa”..
Hayatın da böyle değil mi artık! Bir işi yapmaya koyulduğunda; ya tutar ya da elinde kalır. Ama sakın yüreğinde ukde bırakmasına izin verme. Eğer varsa yapmak istediğin güzel bir şeyler, oracıkta çöpe atma onu. Bir dene en azından. Olmayacağını bilsen de başla emek vermeye. Günün birinde arkanı döndüğünde pişman olma. Pişman olacağın şeyler de yapma sakın. Çünkü, sen gitsen de, o durur orda: ‘sonra ne mi olur’; döner bu devran çıkarır önüne yeniden onu. Geç kaldığına yanarsın sonra..
İlk aşkını hatırla, yüreğine düşen o sıcaklığı düşün. Tarifsiz duygular çok seyrek bulunur bu dünyada. Bulduysan bırakma.
Salıncağın arkasındaki bankta oturan şu kızı görüyor musun; o da birinin ilk aşkı, ‘aynı senin gibi’.
Salıncak demişken, aklıma geldi; aslında bu parktaki oyuncaklar gibidir hayat biliyor muydun? Ne alakası var deme, dinle önce:
Salıncak gibi sallanır durursun hayatın boyunca, metrelerce, bazen kilometrelerce mesafe kat ettiğini düşünsen de, bir bakmışsın ki aynı yerdeyim.
Bazen en tepeye çıktığında, birileri çekemez, ayağını kaydırır, bir hızla düşersin kaydıraktan.
Tahterevalli gibidir hayatın dengesi. Bazen yükselmen için birileri sana yardım etse de, hayatın yükü fazla geldiğinde girersin yerin dibine.
Daha çocukken en çok eğlendiğin, gitmek için sabırsızlandığın yer öğretir hayatı sana.
Ama iyi ki sen ayakları yere sağlam basan birisin: sallansan da, bazen kayıp düşsen de, yükselip insen de en derinlere; bilirsin ne yapacağını, değil mi? Kalkarsın ayağa, tekrar denersin. Eğer bunu yaparken de, bir çocuk misali eğlenebiliyorsan ne mutlu sana..
Yeter ki, o aç köpek gibi birilerinin gözlerinin içine bakma; umut dilenme..
“Şarapçı amcanın neden burada yatıp kalktığını anladın mı şimdi?”
Hava kararıyor, çok konuştum yine. Ben her Pazar buradayım. Her Pazar düşünürüm buraya gelenleri, hayatlarını, yarın ne yapacaklarını, dün ne yaptıklarını..
Sen de unutma; kimi için aksakallı bir dedesin, kimi için ise parktaki ufak bir çocuk, bazen şarapçı amca, bazen karnın aç olmasa da hayata aç biri.
Hepsi birer tesadüf ki aynı yerdeler.. ve sen tam ortasında..
Farkında mısın?
Yerler ıslanıyor; ama yağmur yağamıyor.
Anlamsa verilemiyor..
Ay ışığı vururken gökyüzüne; ıslanan saçların, ışıldayan gözlerin, ve tatlı bir sesle atan güzel bir kalbin var.. Kulağını yasla ve onu dinle, sana söylediklerini asla unutma..
Sevmem birilerinin düşüncelerini. Belki tam anlatamadıkları için, belki hep eksik bulduğum için ya da benimseyemediğim için; ama bunu sevdim:
“Yalvarırım sana... Kalbinde çözülmeden kalan her şey için sabırlı ol. Sorunların kendisini sevmeye çalış; kilitli odalar veya yabancı lisanlarda yazılmış kitaplar gibi. Cevapları şimdi arama. Şu anda cevaplar sana verilemez, çünkü sen henüz onlarla yaşayamazsın. Bu, her şeyi yaşama meselesidir. Şu anda, soruyu yaşaman gerekiyor. Belki daha ileride, farkına bile varmadan, günün birinde kendini cevabı yaşarken bulacaksın.” - ‘Rilke’
Yarın takvimlerden Pazartesi; beni unutabilirsin, ama bugünü sakın unutma. Konuştuklarımızı, düşündüklerini ve seni düşünenleri.
Yarın yeni bir umut, değil mi?