....Bekleme salonunda oturmuş, uçağın gelmesini bekliyordum, yapılan 2 saatlik rötar iyice canımı sıkmıs, kısa bi tatilin ardından istanbula dönmenin verdiği üzüntüyle birleşince eve geri gitmek hiç şüphesiz aklımdan geçenler arasındaydı,fakat düşündüklerim sadece bunlarla sınırlı değildi, her an her dakika olduğu gibi sen de aklımdaydın.İçten içe büyüyen ve akıl almaz derecede acılar yaşatan bir yaraydı bu, belkide imkânsızlığın öyküsüydü, ne yapıyordun kim bilir şuan, aklına geliyormuydum arada sırada ...
Benim ise tek bildiğim, tek düşüncem, gayem sendin, her an , her dakika seni düşünüyor, kalbimin derinliklerinden bir parçanın daha kopup gidişini sessizce içimde yaşıyordum.Öylesine ağırdı ki bu duygu, imkansızlığın, çaresizliğin verdiği bu yük altında her seferinde defalarca eziliyordum. Artık benim bir parçam olmuştun sen bilmeden, dinlediğim her şarkıda, duyduğum her insan sesinde, gördüğüm her yüzde, doğan her güneşte benimleydin, seni arıyordum imkansız olduğunu bile bile... Şimdi yoksun seni dilediğim gibi düşünebilir, istediğim yerlere ellerinden tutup götürebilirdim, deniz kokulu o saçlarını doya doya koklayailirdim...
Bütün resimler sana benziyordu artık benim için, tüm yüzler aynıydı hepsinde sen vardın, bütün aynalarda yansımalarını görüyordum, nereye gitsem peşimden geliyordun. Biraz sonra elimdeki sigaram ve elimdeki demli çayım olacaksın. Defalarca içime çekeceğim seni, ufak yudumlarla içeceğim belki. Kimse yokluğunda bu denli sevilmedi... Herşey daha güzel ama ayrılığın adı kötüye çıkmış, yoksa bin yıl daha yaşamak isterdim ve seni bin yıl daha ayrılıklar içinde sevmek... Ama biliyorsun bende insanım, umutsuzluğa kapılıp karanlık düşüncelere düştüğüm günler oluyor hiç gelmeyeceksin sanıyorum, işte o an kurşun gibi bir korku saplanıyor kalbime, büyük bir yalnızlık sarıyor içimi, yalnızlığımdan utanıyorum... Beni bu denli saracak ne vardı, kanıma gircek, gözbebeklerime oturacak, bir şarkı gibi kulaklarımdan eksilmeyecek ne vardı...
Uzaktan bakardım sonraları sana, yüreğim ağlardı sessizce, gözlerime sözüm geçerdi tutardım onları ama kalbime söz geçiremezdim. O yüzden bunun adı aşık olmaktı belki de... İlk defa yaşıyordum bu duyguyu bu denli derin ve kalpten, o yüzden bu bu denli acı çekiyordum... Uzaktan bakmak, seni bir an olsun görmekte inanılmaz mutlu ediyordu beni... Sen gidince aklım da seninle sürüklenip gidiyor, yüreğimde... Yanında birimi var, ona bir şey mi söylüyorsun onunla gülüyor musun.. içim yanıyor. Ama senden sonra gördüğüm o insan, senden biri oluyor, senin konuştuğun her insan benim için özel oluyor.
Sen evine şu yollardan gidiyorsun. Ardından yürüyorum. Beni fark etmiyorsun. Önünden geçtiğin evlere, gölgesinde yürüdüğün ağaçlara, her gün bindiğin otobüse bakıyorum. Senin gözünle bakıyorum. Sen yokken de o yollardan defalarca geçiyorum. Senin kokun, senin havan, senin havan sinmiş havaya.. Sanki seni soluyorum...
Onca kalabalığın içinde, karmaşık yaşamın ortasında eğer sen varsan daha seni görmeden bir kuş gibi çırpınmaya başlıyor yüreğim. Bir ışık çarpıyor yüzüme, bir sıcaklık yürüyor göğsümde. Anlıyorum ki sen varsın ve ordasın. Sen gelmişsin. Bakmadan, başımı çevirip seni görmeden varlığının farkındayım.
Hiç karşıma çıkmasaydın bu kahrolası görmeseydi seni ne vardı..? Belki karşımda değilsin yanılıyorum, bu gözler senin gözlerin değil aldatıyorlar beni.. Karanlığın gözleri olmalı bunlar bana böylesine keder veren gülmeyi, yaşamayı haram eden bir karanlığın gözleri olmalı, öyleyse sen hiçbir yerde yoksun, sana hiçbir zaman yaklaşamayacağım. Yalan bu geçici sevinç bu ışık, karanlığın ortasında yanan bu gözler... Ne dedimse inanma seni değil kendimi aldatıyorum... Sen istediğin kadar varlığın ta kendisi ol, ölümsüzlüğün ta kendisi ben günden güne yok oluyorum, tüm ışıklarımı alıp gittin benden anlamıyormusun...
Güneş gökyüzünde hergün parlasada, sensiz yine karanlıktayım...
Kalbimde halen ufak bir umut parçası sevgi ve heyecanla adını anar dolaşır sessizce ve biçare, dolaşırken söylediği tek kelime ise BELKİ BİR GÜN...
Mesut GÜZEL/ Metalurji ve Malzeme Müh.