Kuyuya Taş Atacak Deli Aranıyor
İşin bana enteresan gelen tarafı yurtdışında biriktirdiğim paranın tamamını bu ilana vermeme rağmen sadece yarım sayfasını 1 günlüğüne elde edebildim. Sanırım iyiden iyiye fiyatlar uçtu. Her neyse sonunda gecenin bir yarısı yaşadığım yerden 6000 km uzakta aklıma gelen şeyi yapmış oldum. Acaba ilanı yazan kadının ruh hali nasıldır? Sanırım krize girmiştir; zavallı kadın, kim bilir her gün kaç çeşit manyak arıyor?
Ertesi gün ilan yayında, ben yerlerde, şantiyedekiler “gene ne oldu bu manyağa?” havalarında… sonraki gün, bir sonraki gün daha, 1 ay boyunca neredeyse komaya girecektim. En son dayanamadılar tabi, “sen bir git, burada kala kala iyice bir sıkıntı bastı seni.” dediler. Madagaskar havayolları, Kenya aktarması, transit vize; adamlar alışmış artık. Her gelen “beyaz” benim gibi manyak olsa gerek, kâle bile almadılar. İndik Atatürk Havalimanına, bizimkiler ülkede gülen adam görmedikleri için yerli yersiz kahkaha atana terörist muamelesi yapıyorlar. Neyse hepsini atlattık vardık eve. Tüm aile toplanmış, iftar çadırında o kadar adam bulamazsın. Hoş beş muhabbet anılar falan derken, “ee biz yokken memlekete ne oldu?” demeye kalmadı darbe planları, istihbarat servislerinin ülkedeki oyunları. Tam meseleyi ciddiye alıyordum ki; valide demez mi “adamlar gazetede şifreli ilan bile vermişler yok ‘kuyuya taş atacak deli aranıyor’muş falan filan". Yemin olsun yerimden kaldırıp tuvalete zor yetiştirdiler. Neyse millet dağıldı, haberleri açtı valide. Bu spikeri hayatımda bu kadar ciddi görmedim. Herif demez mi “kuyuya taş atma şifresinde sona doğru yaklaşılıyor, şifrenin başlattığı plana göre yılbaşında TBMM’yi basmayı planlayan çete çökertildi.”. Hiçbirine o kadar gülmedim de en çok validenin “o şerefsizi bir yakalasam paramparça ederim” lafına krize girdim. Valide beni sakinleştirmeye çalışırken zar zor anlattım olayı. Ne diyeyim, espriden anlayan kadının hali başka oluyormuş. Neyse 3 güne kalmadı şantiyeye kadar gitmişler en sonunda o ilanı verenin ben olduğumu bulmuşlar. Tabi 1 numara eski Fransız sömürgesinde çıkınca olay da Fransız istihbaratının başına kaldı. Gazeteciler neler neler yazıyor. “Fransızlar soykırım yasasından sonra Türkiye üzerindeki oyunlarına bu şekilde devam ediyorlar.”, “10 yıl Fransız istihbaratında görev yapmış ajanın üzerinden 3 farklı pasaport çıktı.”... Polisler şahidim, gülmekten ifade veremedim. Savcının sinirden eli ayağı titremeye başladı.
Hakim: Peki neden yaptın?
- Açıkçası eğlence olsun diye yaptım. Yemin ederim gazeteye ödediğim her kuruşa değdi. Çünkü bu kadar akıllıyı bir araya getirmek için en delice şeyi yaptım. Yanınızdaki akıllı savcı elinde başka bir şey olmamasına rağmen sırf müşteri memnuniyeti için kayıt altına alınan konuşmadan benim yıkıcı faaliyetlerin elebaşı olduğumu söyledi. Akıllı gazeteler ve gazeteciler ellerinde o kayıtlar dahi olmadan benim 20 farklı istihbarat örgütüne çalıştığımı yazdılar. Kahvelerde muhabbet eden akıllı boş beleşler bile attığım taşın dipsiz kuyudan nasıl çıkarılabileceğini tartışmaya başladılar. Herkes akıllı olmuş. Bu ilanı verdim, çünkü zamanında bütün akıllılar çığlık çığlığa kaçışırken, delinin önde gideni düşman donanmasını kutlamalar yaparken görünce, sanki işgal ettikleri toprakları aynı şekilde, güle oynaya terk edeceklermiş gibi “Geldikleri gibi giderler.” dedi. Atalarının topraklarını işgale düşmana, öleceğini bile bile ilk kurşunu sıkan deli değil de nedir? Bir delinin peşinde yok olma ile kurtulma arasında gidip gelen ulusun tamamı deli değil midir? Bir delinin kuyuya taş atması normaldir. Peki akıllılar niye o taşı çıkarmaya çalışır; başka işleri güçleri yok mu? Evet, kuyuya taş atacak deli arıyorum. Akıllılarınız size kalsın.
Not: Yukarıdaki yazı bazı gerçekler eklenerek kurgulanmıştır. Maalesef olay gerçekten yaşanmamıştır.