İTÜ; çift anadal, yandal, bölümler arası yatay geçiş imkanlarını öğrencilerine sunan bir üniversite. Bu imkanlardan faydalanan öğrenci sayısı da epey fazla. Fakat, üniversitemizin değerlendirmemiz için bize tanıdığı bu fırsatı, bir telafi olarak değil de bir amaç olarak görmeye başlamışız.
Özellikle yatay geçiş konusunda...
A: Merhaba, adım A! Bölümün ne?
B: Bölümüm X.
A: Öyle mi? Peki nereye geçiş düşünüyorsun?
B: Y'ye geçeceğim ya!
A: Ben de orayı istiyorum ama emin değilim.
gibi sohbetler, özellikle yeni girişliler arasında sık sık dönmekte. Buna çok sık şahit oldum.
Açıkçası mantıklı bir iş değil. İTÜ, sırf yatay geçiş yapılmaya gelinecek bir üniversite değil. Üniversite yaşamımın başından beri, 'yatay geçiş için basamak' bölümler diye bir kavramdan nefret ettim. Kendi bölümüm de, ilk başlarda bu basamaklardan biriydi ama artık kurtuldu sayılır.
Böyle bir kavram yok. Bence, sadece İTÜ'ye yatay geçiş yapmak amaçlı, herhangi bir bölüme girerek gelmiş bir öğrencinin, o bölüme gerçekten girmeyi isteyen öğrencinin hakkını gasp ettiğini düşündüğümden, İTÜ'de okumayı hakkıyla hak ettiğini kesinlikle düşünmüyorum. Aslında istediği bölümün, hem İstanbul'da, hem de güzide diğer kentlerde de bulunmasından ötürü, oraları da tercih edebileceğini düşünüyorum.
Bundan 'sana ne?' diyebilirsiniz ama ben bu geçiş hayallerini gerçekleştirememiş kişilerin, bölüme devam ettiğinde başkalarının da eğitimlerinin kalitesini düşürdüğü ile karşılaştım.
Yine 'basamak' diye atfedilen bölümlerden birinde yandal eğitimi kazanmıştım. Kendi bölümümün biraz dışında bir disiplindi ama yeni teknolojilerle entegrasyon sağlayabileceğimi düşünmüştüm. Günün birinde, hocamız teknik gezi tarihi belirlemeye çalışıyordu. Günübirlik Gebze'ye gidilip gelinecekti. Bir cumartesi günü sadece...
Ama bu bölümü, basamak olarak kullanmaya çalışmış, şimdi de sadece 'öylesine' gidip gelinen, sadece 'arı hologramlı' diploma alma gayretinde olan bazı arkadaşlar; 'Hocam benim o gün piyano dersim var.', 'Hocam, biz her cumartesi o saatlerde halı saha maçı yapıyoruz!' diye, gayet ciddi ciddi istemsiz söylemlerde bulunmuşlardı. Hocanın şevki kırıldı, öğrenciler arasında tarih kargaşası çıktı. Halbuki, kendi bölümümde bir teknik geziyi bugüne kadar kimse kaçırmamaya gayret etmişti, bilakis, teknik gezi teklifleri ediyorduk.
Çok şaşırmıştım. Çok başarılı ve müstesna bir bölümün, öğrenciler ne hale gelmişti...
Üzüldüm.
Son sınıfımda da, hala bu amaçla İTÜ'ye girişlerin giderek arttığını görüyorum.
1. sınıf arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla, havuz derslerinde olağan dışı bir rekabet varmış.
İTÜ, yatay geçiş için girilecek bir üniversite değildir.
Yatay geçişin mantığı; tercih edip de umduğumuzu bulamadığımız, ısınamadığımız, yapamayacağımızı hissetmediğimiz koşullarda gerçekleştirilmesi için konulmuştur.
İTÜ'yü ikinci bir LYS (eski adıyla ÖSS) parkuru haline getirmek için değil.