Yazıya bir hikayeyle başlamak istiyorum…
Ahrette sıradan bir gün… Cennet – Cehennem girişlerindeki sırada 1’er haham, papaz, imam ve ateist nereye gideceklerini öğrenmek için sıra bekliyorlarmış. Din adamları kendi aralarında konuşurken yanlarındaki ateiste kadar gelmiş konu. Papaz dayanamamış ve şöyle demiş: “Bu kadar sene hepimiz kendi cemaatlerimizin kutsal kitaplarda yazanları uygulaması için elimizden geleni yaptık. Peki ya bu ateist hiçbir kutsal kitaba bakmadan Cennet’in kapısından içeri girerse?”. İmam dayanamamış “Bu kadar güzel kurallar göndermiş olan Allahütealâ elbette ne yapacağını bilir.” demiş. Haham ise “Kesinlikle haklısın… Elbette bizim mevkiimiz onunkinden üstün olacaktır.” demiş. Ateist ise hiçbir şeye aldırmadan sırasını beklemeye devam etmiş.
Kapıdaki melek bu dörtlüyü çağırmış yanına ve hepsine Cennete gideceklerini söylemiş. Din adamları biraz bozulsalar da bu duruma ses etmemişler. Tam o sırada Ateist meleğe yaklaşarak “Ben sadece Tanrıya bakmıştım, ona bir şey söylemek istiyorum…” demiş…
Bu yazıyı yazarken gene bir kavga vuku bulmuş bizim oralarda… Yemekhanede gene yemek savaşı yapılmadan kavga son bulmuş… Sonrası malum; anlı şanlı, tokat atana öteki yanağını çeviren, karşıdan karşıya geçmeye çalışan yaşlılara çiçek uzatan ellerini öpen, çocukların saçını okşayan Türk Polisi duruma el koymuş… Polis ve kavgadan bahsetmişken, vakti zamanında Maçka’daki bıçaklama olayından sonra bir grup arkadaş kulübümüze gelip okuldaki Polislerin gitmesi için imza atmamızı tavsiye eden arkadaşlara; bu tip olayların çok sık olmasa da yaşanabileceği okulumuzda Polisin aslında caydırıcı bir unsur olduğunu, olay çıkınca aslında kavgadan bihaber ve bitaraf olan öğrenciler için ve ayrıca kavga tarafı olan öğrenciler için olaylar çok ileri gitmeden olayın noktalanmasını sağlayan bir emniyet simidi olduğunu söylemiştim. Hala aynı fikirdeyim…
Kavganın sebebine gelecek olursak gene aynı dava; Kibar Feyzo filmindeki Şener Şen’in müthiş repliği durumu özetliyor… “Aga’nın p.ku üzerine p.k olir mi lo?”(kimin afişi kiminkinin üzerinde fark etmez)… Faşizm ne yazık ki faşizmi doğurur… Çünkü herkes karşı taraftaki düşünceye sahip herkese aynı şekilde bakar… Hiçbiri de çıkıp karşı tarafın düşüncelerine katılmamasına rağmen onları ifade etme özgürlüğünün olduğunu söylemez… İnsanlar deri renkleri, dinleri, dilleri, cinsiyetleri, tercihleri, düşünceleri için zarar görmeye başlıyorsa, işte bu faşizmdir… Evet açık açık söylüyorum… Kavga faşistlerin kavgasıdır… İki tarafın da görüşlerine katılmıyorum ama iki tarafın da görüşlerini başkalarına zarar vermeden dile getirmeleri için elimden geleni de yaparım…
Yazıya bir hikaye ile başlamıştım, bari sonunu getireyim…
Tam o sırada Ateist meleğe yaklaşarak “Ben sadece Tanrıya bakmıştım, ona bir şey söylemek istiyorum…” demiş… Melek bunu duyunca Tanrıyla görüşmesinin o kadar da kolay olmayacağını söylemiş… Tabii bu sırada din adamları biraz öfkeli, biraz şaşkın bir halde bu adama bakıyorlarmış… Ateist meleğe şunu söylemiş… “Madem onun var olduğunu söylüyorsun ona bir not bırakmak istiyorum o zaman… Tanrıya de ki: Buradaki adamlar yıllardır onun varlığı için uğraştılar ama hiçbiri diğer dine mensup olanların gerçekten cennete gideceğine inanmadı… Her biri diğer dinleri ortadan kaldırmak için soykırımlar yaptı, hatta gözünü açamamış bebekleri bile öldürdü, kendi hallerinde yaşamaya çalışan diğer medeniyetlerden habersiz insanları hileyle, rüşvetle veya zorla kendi dinlerine çevirmeye çalıştı… Bir avuç toprakta beraber yaşayamayıp, birbirlerine savaş ilan ettiler… Tanrıya son sözüm şudur… Yarattıklarını takip etsin… Çünkü onlar çoktan Tanrıyı takip etmeyi bıraktı.”