Filmekimi 47 film ile sonbahara renk katarak başlıyor
Filmekimi, İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından 2002 yılından beri her yıl gerçekleştirilen film festivalidir. Etkinlik kapsamında dünya genelinde çeşitli festivallerde ödül almış filmleri veya bu festivallerde yarışmış filmleri, aynı zamanda vizyona daha girmemiş filmlerin gala gösterimlerini izleme imkanı sunmaktadır. Bu yıl 22’ncisi düzenlenen Filmekimi, 13-22 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da 4 farklı salonda yapılırken, 20-22 Ekim tarihleri arasında İzmir’de 1 salonda yapılacak. 47 filmin gösterime gireceği, birçok ödüllü filmi izleme imkânı sunan Filmekimi’nde 96. Oscar Ödülleri’ne aday gösterilen 12 film yer alıyor. Bizim dikkatimizi çeken filmleri sizler için derledik, buyursunlar efendim.
Açılışı Elvis Presley’in Priscilla ile olan aşkı ile yapıyoruz
Priscilla, 2023 Venedik En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü Priscilla karakterini oynayan Cailee Spaeny ile kazandı. Filmin konusu Daha yeni yetme yaşlardaki Priscilla Beaulieu'nun bir partide rock'n'roll dünyasının dev yıldızı Elvis Presley'yle tanışmasıyla başlıyor. Elvis kısa zamanda Priscilla'ya heyecan aşılayan bir âşık, yalnızlığını paylaşacağı bir yoldaş, hassas bir dost oluyor.
Festivalde Black Box (Kara Kutu) ve Hayat filmlerinin ekibiyle tanışılabilecek
Aslı Özge'nin çekmiş olduğu Black Box filminde, Berlin'de bir binanın giriş çıkışları kapatılarak abluka altına alınmasıyla bina sakinlerinin varoluşlarını tehdit eden bu belirsizlik karşısında insaniyet maskelerini birer birer düşürür ve güç ile kapitalizmin elinde birer oyuncak gibi kendi çıkarlarına düşerler.
Zeki Demirkubuz'un yönetmiş olduğu Hayat filmi ise babasının zoruyla nişanlanmak zorunda kalan Hicran'ın evden kaçmasıyla, nişanlısını bir kez görmüş olan Rıza'nın Hicranla yüzleşmek adına İstanbul'a gidip uzun sürecek bir arayışı anlatıyor.
LES FILLES D'OLFA (DÖRT KIZ KARDEŞ)
Belgesel olmamasına rağmen 2023 Cannes Altın Göz Ödülü'nü kazanan Les Fılles D'olfa, bu filmi izlerken hiçbir yerde göremeyeceğiniz bir aile dramasının içine bırakıyor. Ailenin dört kızından en büyük iki kızı evi terk edince ailenin yaşadıkları acıyı hafifletmek için iki oyuncunun kayıp kızların rolünü üstleniyor. Film travmaların kuşaktan kuşağa aktarımı, kadın dayanışması, umut ve şiddet gibi kavramlara değinerek toplumsal yapıyı sorguluyor. Filme gitmeniz için filmin Tunus'un Oscar adayı olması da tuzu biberi oluyor.
HOW TO HAVE SEX (NASIL SEKS YAPACAĞIZ)
Nasıl Seks Yapacağız'da güneş altında, kumlu plajlardaki çılgın partilerle dolu, hüzünlü, acı-tatlı bir büyüme öyküsü anlatıyor, tıpkı Güneş Sonrası'nın görünmeyen yüzü gibi. Bir İngiliz draması olan How to Have Sex bu sene Cannes En iyi Film-Belirli bie bakış ödülünü de kazandı. Yönetmenin "hayatlarımızın hem en iyi hem de en kötü zamanlarını yakalıyor" sözleri, herkesin kendisinden bir şeyler bulabileceği bir film olacağa benziyor.
IO CAPITANO (KAPTAN BENİM!)
Aktivist Kouassi Pli Adama Mamadou’nun hikayesinden esinlenilmiş olup, dünyayı görüp rap yıldızı olmayı hayal eden iki delikanlının Senegal'den Avrupa'ya gidiş çabalarını anlatıyor. Venedik'te En İyi Yönetmen dahil 12 ödül kazanan aynı zamanda İtalya'nın Oscar adayı olan Io Capıtano, empati duygunuzu canladıracak bir havaya sahip.
VINCENT DOIT MOURIR (VINCENT ÖLMELİ)
Vincent ölmeli, ama neden? Sıradan bir adamın ortada bir neden olmamasına rağmen postacıdan çocuklara, tanıdık tanımadık herkes Vincent'ı bir şekilde öldürmeye çalışıyor. Vincent'ın sıradan hayatı birden bıçak sırtında sürekli herkesten kaçmak zorunda kalmasıyla bu şiddet sarmalında altüst oluyor. Vincent Doit Mourir psikolojik ve toplumsal şiddetin içindeki ironiyi başarıyla sahneye işliyor.
ANATOMIE D'UNE CHUTE (BİR DÜŞÜŞÜN ANATOMİSİ)
Bu Altın Palmiye en iyi film ödüllü "Hitchcockvari mahkeme filmi" evlilik dinamiklerin psikolojik gerilim ile munzatam bir şekilde mercek altına yatırıyor. "Birinin özel hayatı başkasının cehennemidir" fikrinden yola çıkan Anatomie D'une Chute, Fransız Alpleri'nde bir kulübede kocası Samuel ve görme engelli oğluyla izole bir yaşam süren Alman yazar Sandra'nın kendisini Samuel'in yüksekten düşerek ölmesiyle ölüm nedinin belirsiz olmasından dolayı cinayet suçlamasının içinde bulur.
KUOLLEET LEHDET (SARARMIŞ YAPRAKLAR)
Bu film de sevipte kavuşamayanlara, şansız ilişkilere, uzakşıp da denk gelemeyen ilişkilere gelsin. Hayatlarının son aşkını arayan iki yabancının Helsinki'de bir gece tesadüfen karşılaşmaları üzerine hayatın genelde mutluluk arayanların yoluna taş koyması gibi nedenlerle işler yolunda gitmez. Kuolleet Lehdet'in dikkat çeken tarafı trajedi ve komediyi fevkalafe bir ustalıkla dengeliyor olması.
LA PASSION DE DODIN-BOUFFANT (ŞEFLERİN AŞKI)
Melankolik aşıklardan sonra sırada son derece etkileyici bir aşk hikayesi karşılıyor bizleri. Olağanüstü bir aşçı ve gurmenin yemek tutkusuyla pekişen alışılmadık aşkı, sınıf ve toplumsal cinsiyet rollerine de değinen bir hikayeye kaynak oluyor. Yönetmen Tràn Anh Hùng'nın müthiş bir görüntü ve yönetimi ve ses tasarımının da marifetiyle La passıon de Dodın-Bouffant açken izlenmemesi gereken bir film olmasının yanında Cannes En İyi Yönetmen ödülünü de kazanmıştır.
DAS LEHRERZIMMER (ÖĞRETMENLER ODASI)
Alman sinemasının, ödül üstüne ödül alan Das Lehrerzimmer İdealist bir lise öğretmeninin arka arkaya hırsızlıkları kendi başına çözmeye çalışması, ortaya çıkan gerçeklerle öfkeli veliler, çokbilmiş meslektaşları ve saldırgan öğrenciler arasında kalır. Katı eğitim duvarlarına toslayan öğretmenimiz, umutsuzca doğru bir şeyler yapmaya çalıştıkça, genç öğretmen için her şey daha da kötüleşir.
Johnny Depp'ten Hayao Miyazaki'ye, Natalie Portman'dan Nicolas Cage'e aşina olduklarımızın da bol olduğu bir festival
Bu filmler ise ödüllere aday gösterilmiş, ucundan kaçırmış ama bir o kadar güzel ve etkileyici filmler. Aşina olduğunuz sanatçıların pek de konuşulmayan taraflarını Filmekimi'nde görme imkanı bulacaksınız.
JEANNE DU BARRY
Jeanne du Barry Fransa Kralı 15. Louis'nin metresi Jeanne du Barry'nin Versailles Sarayı'nda geçen hayatını ve zarif maskeler ardındaki iktidar çekişmelerini 18. yüzyıl ile günümüz arasında bağlantılar ima ederek beyazperdeye yansıtıyor. Yönetmen ve senarist Maïwenn, Jeanne rolünü de üstlenirken kralı Johnny Depp canlandırıyor.
STRANGE WAY OF LIFE
Pedro Pascal ve Ethan Hawke'un başrolde olduğu Strange Way of Life Şerifi, silahlı kovboyları, tozlu çölü ve parlak renkleriyle Almodóvar usulü kuir bir western, gözalıcı bir kısa sürpriz... 1910 yılında geçen filmde bir adam çölü aşarak yirmi beş yıldır görmediği eski dostunu ziyaret eder. Geceyi birlikte geçirseler de ikisinin de asıl amacı farklıdır.
DREAM SCENARIO (RÜYA SENARYO)
Dikkat çekici konusuyla, başrolünde Nicolas Cage'in oynadığı Dream Scenario orta yaş bunalımında olan Paul'un çevresinde geçiyor. Birden tüm dünyada herkesin rüyasına girdiğini fark eden Paul, bu olağanüstü durumun kendisine getirdiği devasa şöhretle mutlu olurken sonrasında her şeyin tersine dönüyor. Film, şöhret kültürünü ve grup psikolojisini eleştirirken, korku, komedi, fantezi ve bilimkurgudan geri kalmıyor.
MAY DECEMBER (BİR SKANDALIN PEŞİNDE)
May December, yolunda giden bir evlilik yirmi yıl sonra gelen ısrarlı sorularla sarsılmasını konu alıyor. Popüler TV oyuncusu Elizabeth (Natalie Portman), onun filmde canladıracağı Gracie (Julianne Moore)'e sorular sormak için binlerce kilometre aşarak gelmiştir. Sorduğu ısrarlı sorularla, zamanında tüm ülkeyi ayağa kaldıran bir skandala yol açmış Gracie ve genç eşine zor anlar yaşatır.
DAAAAAALİ!
Daaaaaali!, efsanevi sanatçı ile başarısızlığa mahkûm bir belgesel projesi için onu ziyaret edip duran bir Fransız gazeteciyi gözlemliyor. Dalí'yi farklı oyuncuların canlandırdığı filmde sanatçının bazı yapıtlarından esinlenen canlı tablolar da yer alıyor. Filmin müzikleriyse Daft Punk elemanlarından Thomas Bangalter'ye teslim edilmiş.
KIMITACHI WA DÔ IKIRU KA (ÇOCUK VE BALIKÇIL)
Yılın en çok beklenen animasyon filmi, büyük usta Hayao Miyazaki’nin on yıl aradan sonra sinemaya muhteşem dönüşünü Çocuk ve Balıkçıl ile yaptı. İkinci Dünya Savaşı sırasında annesini kaybeden Mahito, alelacele babasının yanına taşraya taşınmak zorunda kalır. Burada terk edilmiş bir kulenin civarında oynarken gri bir balıkçıl kuşu sürekli karşısına çıkar. Hiçbir şeyin aslında göründüğü gibi olmadığını anlaması pek zaman almaz. Büyümek ve yas tutmak hakkında derinlikli bu fantezi, Miyazaki’den beklediğimiz üzere muhteşem bir görsel dünya, olağanüstü renkler ve sürekli canlı tutulan gizemler içeriyor.
Yıldızlar geçidi gibi bir kapanış: “POOR THINGS”
Emma Stone, Mark Ruffalo, Willem Dafoe Ramy Youssef gibi bir çok aşina ismin yer aldığı Poor Things venedikte Altın aslan’ı kazanan film, 8 dakika boyunca ayakta alkışlanmıştı. Emma Stone bu kez Victoria döneminde, ölüyken diriltilen Bella Baxter rolünü üstleniyor. Dünyayı kendi gözleriyle görmeye aç Bella, havalı bir avukatla kaçıp birlikte kıtaları aştıkları bir maceraya atılır; döneminin önyargılarından ve baskıcı kafasından azade yeniden doğduğu için eşitlik ve özgürlüğün savunucusu olur.