Mehmet
Son 180 günde 1 haber

27. İstanbul Tiyatro Festivali kışa hazırlıklı girmeniz için 25 Ekim'de başlıyor

1989 yılında ilk defa gerçekleştirilen İstanbul Tiyatro Festivali, 2017 yılından beri her yıl kasım ayında İKSV tarafından düzenlenmektedir. Festival; eğitim projeleri, ortak yapımları ve günümüz toplumsal sorunlarına dair temalara değinen programıyla her yıl gösteri sanatları alanında ulusal ve uluslararası düzeydeki yeni yönelimleri ve çalışmaları İstanbul’a taşımaya devam ediyor. Her yıl olduğu gibi bu yılda bir Türk ve bir yabancı sanatçıya "Yaşam Boyu Başarı Ödülü"nü sunacak. Bu yıl 27'ncisi düzenlenen Tiyatro Festivali, 25 Ekim - 25 Kasım tarihleri arasında 14 farklı mekanda, 19 oyun ile sonbaharı dolu dolu bitirmenizi sağlayacak. Daha fazla lafı uzatmadan sizler için en dikkat çekici oyunlar seçkimize geçelim, buyursunlar efendim.

Sürprizsiz bir açılış düşünülemezdi: Festival, Pina Bausch’un ölümsüz başyapıtı Café Müller ile açılacak

20. yüzyılda devrimci bir yaklaşımla dansı yeniden tanımlayan ve dans tiyatrosunun yeni bir tür olarak kabul görmesini sağlayan Pina Bausch’un başyapıtı Café Müller, gündelik hayattan bir mekan. Boşluk, üzüntü, beceriksizlik, korku ve anlaşılma arzusuyla dolup taşan mekanımız aynı zamanda aşka dair umudun da yeşerdiği bir yerdir. Gece vakti gündüzki müşterilerin hayaletleri masalar arasında körlemesine dolanıp; sandalyelere takılıp duvarlara çarparken aslında birbirlerini bulmaya çalıştıkları, arzunun ve yalnızlığın hikayesini anlatan, duru olduğu kadar muhteşem bir dans tiyatrosu Café Müller. Tanztheater Wuppertal, bir kez daha İstanbul Tiyatro Festivali'nin konuğu olmuşken kaçırılmaması gereken bir oyun olacak.

"Sürgündeki sanatçılar" Sokhumi Devlet Tiyatrosu, "Geçen Yaz Birdenbire"yi sahneleyecekler

Geçen Yaz Birdendire, 1930'larda New Orleans'ta yaşayan varlıklı bir dul annenin, yakın zamanda ölen şair oğlunun yasını tutarken oğlu hakkındaki gerçekleri ve ölümünün şoke edici nedenini öğrendiğinde hiddetlenmesini ve oğlunun itibarını korumak için hikayesini gizlemeye çalışırken bu amaçta hiçbir engel tanımamasını konu alıyor. Oyunu, zamanında sürgün edilmiş yaratıcı damarında barış, özgürlük, uzlaşma, vatanseverlik, sürgün, etnik ve dini çatışmayı barından Sokhumi Devlet Tiyatrosu'nun performansıyla izleme imkanı bulabilmek gitme isteğinizi körükleyeceğe benziyor.

"Annemden kalan gül ağacı masanın üzerinde çaydanlık beyaz bir iz bıraktı" Eski tünel istasyonu Metrohan'da oynanacak

Annemden Kalan Gül Ağacı Masanın Üzerinde Çaydanlık Beyaz Bir İz Bıraktı, geleneksel bir anlatıya odaklanmak yerine bir rüya atmosferinde anların, imgelerin ve duyguların peşinden giden bir kadının parçalı anlatısı etrafında şekillenen oyunda mekânsal deneyimin izleğini ise anne kız ilişkisi üzerinden geçmişe açılan öykü oluşturuyor. Seyirciye "yeni gerçeklikler" hakkında düşünmek için bir süreç olarak tasarlanan oyun çağımızı sorgulatan bir oyun olacak.

Bir kum tanesinden tüm evrenin tarifine doğru: Ayazmanın Yılanı

Ayazmanın Yılanı, bozkırın ortasına doğmuş bir esnaf çocuğunun, aklı karışık bir ergenin, mecburi hizmette yaşlanmış bir hekimin gözünden bir Anadolu masalı anlatıyor. Senarist ve oyuncu Ercan Kesal; çocuklara, genç kadınlara, delikanlılara dair, bu topraklarda geçmişten beri yaşanagelen ve ne kadar unutturulmaya çalışılsa da hâlâ yaşanmaya devam eden hikâyeleri unutmamanın önemini hatırlatıyor. 

Varoluşuyla etkileyen, alışılmışın dışında bir oyun: Familie Flöz

Bir çok ödüle layık görülmüş Mask tiyatrosunun öncüsü olan oyun, deniz kenarındaki malikanede yapılmakta olan bir düğün sırasındaki telaşı konu alıyor. Düğün'ü unutulmaz kılmak için canla başla uğraşan insanların bir yandan katı hiyerarşi içindeki yerlerini ve haysiyetlerini korumaya çalıştıkları sırada arka avluda aniden sırtında çantasıyla karnı burnunda bir kadının boy göstermesiyle var olan düzen yavaş ve kesin bir şekilde dağılmaya başlıyor. Trajedi ve kara komediyi şairane bir şekilde birleştirmesiyle harikulade bir iş ortaya koyan oyun festivalde yerini alıyor.

Peyk'in ilk müzikali "Hamiyet", festivalde izleyicilerle buluşuyor

İstanbul’un dışındaki bir işçi mahallesinde kocası ve iki kızıyla sakin bir hayat süren Hamiyet’in 1980 darbesiyle altüst olan hayatını anlatıyor. Müzikal, yoksul ve yorgun hayatına katlanabilmek için sığındığı hayal dünyasında bir müzik grubunun yıldızı olan Hamiyet'in, hem bir emekçi hem anne hem de kadın olmanın tüm yükünü sırtlanmış hâldeyken ihanetler, aşağılanmalar ve hayal kırıklıklarının ardından gerçekle bağının iyice kopmasını ve artık ancak onu unutmayı reddeden bir çocuğun belleğinde ve Peyk şarkılarında yaşamasını konu almaktadır.

Fark yaratan dans gösterilerileriyle Hofesh Shecter topluluğundan "Çifte Cinayet"

İnsan ruhuna yeni pencereler açan, günceli yakalamış bir dans gösterisi olan Çifte Cinayet, koreografilerinin alametifarikası olan bir ikilik barındırıyor ve iki ayrı bölümden oluşuyor. İlk bölüm Palyaçolar'da şiddete duyarsızlığımızı, eğlence adı altında ne kadar ileri gidebileceğimizi büyük bir yıkım gösterisiyle, bir ölüm dansıyla inceliyor. İkinci bölüm olan Çözüm’de ise adeta şok geçirmiş seyirciyi deva niteliğindeki bir sevecenlikle sarıp sarmalıyor, bir şefkat sığınağı yaratıyor.

Terörizm

Terörizm, toplumsal olaylara duyarsızlaştığı ölçüde kendi başına gelenlere hassaslaşan günümüz insanı üzerine karanlık bir komedi sunuyor bizlere. Şehir yaşamından beş farklı sahne gösteren bu oyun, mağdurlar, failler ya da vahşice eylemlerle ilgili olmamakla birlikte, korku ve şüphenin sıradanlaştığı dağılmış bir toplumdaki bireylerin nasıl birbirine düştüğünü ve birbirini ötekileştirdiğine değiniyor.

Başrollerin ve yan karakterlerinin tek kişi olduğu göz alıcı bir oyun: Kız Kardeşler

Kız Kardeşler, Batı’nın güvenli Kanada’sından gelen sigorta eksperi Layla ve iç savaşla parçalanmış Lübnan’dan gelen Geneviéve'nin yollarının kesiştiği tarumar haldeki bir otel odasında kurdukları dostluğu anlatmaktadır. İki kadının kurduğu beklenmedik bu dostluk onları kendilerinden daha büyük bir tarihin parçası yapacak ve akıp giden zamanın gaddarlığına meydan okuyacaktır. Tek kişilik bu oyunda Annick Bergeron her iki kadına ve birkaç da yan karaktere tek başına hayat verirken yazan ve yöneten Mouawad çeşitli materyaller, imgeler, sesler ve nesnelerden çoksesli, evrensel bir anlatı yaratıyor.

Festival, Ahmet Sami Özbudak’tan Beyoğlu’na bırakılmış bir aşk mektupla kapanışını yapıyor

İstanbul Mon Amour: Beyoğlu; Beyoğlu’nun görkemli tarihi içinden geçen bu benzersiz yolculukta Osmanlı’dan günümüze sayısız yaşanmışlığın tanığı üç Fransız Lisesi'nin salonları, sınıfları, koridorları bir sahneye dönüşüyor. Bu etkinlik bu üç lisede kısa kısa oyunlar çerçevesinde gerçekleşecek olan, gerçek hikayelerden esinlenerek yazılan küçük oyunlarda şehrin geçmişine dair düşleri, heyecanları, aşkları bizlere yaşatacak. Tekrarı olmayan olmayan unutulmaz bir deneyim yaşatacağına emin olabilirsiniz.

 
İTÜ'den kulüplerle dalga geçercesine bildiri İTÜ'lü olmayan bir grup tarafından gerçekleştirilen eyleme güvenlik seyirci kaldı

Jr. Bee neden kapatıldı?

İTÜ'de Filistin'e Destek Eylemi

Taşkışla Şenliği'nin yapılmasına izin çıkmadı

İTÜ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin kapatılmasına karar verildi

Vadi öğrencileri, kronikleşmiş barınma ve yurt problemleri için yürüyüş düzenledi